Adaların koruma planlarına itiraz süresi doldu: Eksikler, sorunlar, itirazlar

-
Aa
+
a
a
a

Konuğumuz Gülşen Özaydın ile İstanbul ili Adalar ilçesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkarılan Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi, İstanbul İli, Adalar 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı üzerine konuşuyoruz.

""
Adaların koruma planlarına itiraz süresi doldu: Eksikler, sorunlar, itirazlar
 

Adaların koruma planlarına itiraz süresi doldu: Eksikler, sorunlar, itirazlar

podcast servisi: iTunes / RSS

Burçin Altınsay: Merhaba, ben Burçin Altınsay.

Asu Aksoy: Merhabalar, iyi akşamlar. Ben Asu Aksoy. Bu akşam İstanbul ile Adalar ilçesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından askıya çıkartılan Adalar 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı üzerine konuşuyoruz. Konuğumuzu birazdan tanıtacağız; Prof. Dr. Gülşen Özaydın bizimle. Bu koruma amaçlı planlar Adalar’ın geleceğini belirliyor kuşkusuz ancak askıya çıktığı andan itibaren Adalılar tarafından tepki toplamış vaziyette. Adalar’da birçok çevre itiraz dilekçeleri hazırlandı. Bunlar birbirinden farklı nüanslara sahip dilekçeler fakat hepsinde ortak olarak aslında bu yapılan koruma amaçlı planlarda görülen temel sorunlara işaret ediliyor ve bu sorunlar nedeniyle de bu planların Adalar’ı koruyamayacağından duyulan endişeler ifade ediliyor, madde madde itirazlar gerekçelendiriliyor. Geçtiğimiz Perşembe günü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü önünde bir basın toplantısı yapılmak istendi. Bir grup, dilekçesini götürdü, verdi. Basın toplantısı için izin verilmeyince de basın bildirisi okundu ve basına servis edildi. Yani Adalılar aslında bu konuda çok titiz ve her yönüyle planları incelediler. Açık Radyo’da da Dünya Mirası Adalar programında yayınlar yapıldı.

Bu planlara yapılan itiraz dilekçeleri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na teslim edildi ve aslında bu akşam itiraz süresi de doldu. İtiraz dosyalarına adalarinadlari.org sitesinden ulaşmak mümkün.
Bu akşam konuğumuz Prof. Dr. Gülşen Özaydın, demin de söylemiştim. Hoş geldiniz Gülşen Hocam.

Gülşen Özaydın: Hoş bulduk.

B.A.: Hoş geldiniz.

G.Ö.: Hoş bulduk.

A.A.: Gülşen Hoca; mimar, kentsel tasarım uzmanı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama bölümü Şehircilik Anabilim dalında hoca, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve epeydir de Heybeliada sakini. Gülşen Hocam, siz bu planlar askıya asılır asılmaz çalışmaya başladınız Adalılarla ve bir itiraz dosyası da hazırladınız hep birlikte, çok farklı gruplarla dediğim gibi itiraz dosyaları hazırlandı. Şimdi bu planlara nereden gelindi, Adalar aynı zamanda Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) ve neden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu planları yapıyor, neden İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapmıyor, itiraz konuları nedir? Önce biz sizden bir giriş alalım, bu planlara nasıl geldik?



G.Ö.: Tamam, ben hemen o zaman hızlıca size özetlemeye çalışayım. Bir kere tabi çok özel bir alandan bahsediyoruz yani Dünya Miras Listesi’ne aday olabilecek İstanbul'daki Adalar’dan bahsediyoruz. Gerek barındırdığı kültürel varlıklar, gerek doğası, gerek sahip olduğu özgün kıyı morfolojisi ve İstanbul ile kurduğu ilişki bağlamında çok özel bir yeri Adalar. Geçmişte, 1984 yılında sit alanı olarak ilan edilmişti ve ardından da ilk planlama çalışmaları 1991 yılında başladı. İlk plan, 1991’de, yine benim mensubu olduğum Mimar Sinan Üniversitesi’nin o zamanki Şehir Bölge bölümümüzün içinde kurulan bir ekip tarafından hazırlanmıştı. Ardından 1994 planı bir revizyon gerekli olduğu için yapıldı. Sonra uzun süre geçti ve 2011’de bir plan hazırlandı; yine 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı. Fakat buna da itirazlar yapıldı ve plan iptal edildi. 2011’den sonra 2023’e kadar henüz bir planımız yoktu Adalar için. Bu da aslında tabii zor bir süreç bir taraftan çünkü plan her şey için, hem karar veren, hem de koruyucu bir kalkan oluşturan önemli bir mekanizma. Şimdi ne oldu, onu kısaca bir hatırlayalım.

2019 yılında, o zaman bu planı yapmakla yetkili olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nı yapmak üzere kollarını sıvadı. Aynı zamanda 1/1000’i de birlikte yapmayı düşünüyorlardı ve onun için Adalar Belediyesi de devreye girdi. Biliyorsunuz, izleyicilerimize belki kısaca onu söylemekte fayda var; üst ölçekli planlar 5000 planlar İBB tarafından yapılıyor ve 1000 planlar da yerel belediye tarafından yapılıyor. 2020’de biliyorsunuz, pandemi sürecini yaşadık ve o süreçte hızlıca ekip oluşturdular. İBB, bu anlamda yeni bir model de denedi. Neydi bu model? Kendileri de bunu ortaya koydular, bir takım mottolarla da söylediler. Dediler ki; ‘Tarihi, kültürel ve doğal çeşitliliklerin izinde, geleceğe karşı sorumlu, dengeli ve dayanıklı. birlikte yaşam alanı Adalar.’ Bu motto'nun ardından -ki ben bunu çok değerli bir süreç olarak görüyorum- bir strateji belgesi oluşturmaya çalıştılar ve bu belgenin de oluşumunda temel ilke şuydu; katılımcı bir süreç. Hatırlayacaksınız sizler de bir Adalar olarak Asu, bu süreci yakından takip ettiniz. Birlikte de o birçok toplantıya katıldık ve bu noktaya kadar işler çok iyi gidiyordu. Yani gerçekten bu plan çalışmaları, hem bilimsel verilere dayanan, hem de katılımcı süreci önemseyen önemli bir noktaya doğru getirdi. Fakat bizim daima şöyle bir endişemiz de vardı ve bunu hep toplantılarda da söylüyorduk; bu strateji belgesi çok önemli ama bu planı nasıl destekleyecek? Plan strateji belgesinin oluşturduğu bilgiler üzerinden 1/5000 nasıl ilerleyecek? Bizler yeni süreç içinde olacak mıyız? Ancak o sırada bu süreç, belgenin hazırlandığı süreçteki kadar şeffaf ilerleyemedi birtakım nedenlerden dolayı. Yani bizler bilemedik, ne oluyor, 1/5000 nasıl hazırlanıyor? Çünkü o sırada, Kasım 2021’de yeni bir statü oluşturuldu Adaları da içine alan. Neydi bu statü? Adalar, ÖÇKB olarak ilan edildi. Bu olunca ne oluyor peki? Planlama sürecindeki yetki alanlarını tamamen değiştiriyor.

Yine dinleyicilerimize kısa bir bilgi verelim; daha önceden bu koruma amaçlı planlar yapılırken, içinde barındırdığı kültürel ve doğal değerlerden dolayı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na gidiyordu. Koruma Kurulu, bunu inceleliyor ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bünyesindeki Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları doğal alanlara bakıyordu. Bu değerlendirmenin ardından da İBB’ye gönderilip, onaylanıp, plan yürürlüğe girebiliyordu. Tabii o askı süreçlerini de geçtikten sonra. Ama şimdi ne oldu? ÖÇKB ilan edilmek, yetkiyi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na verdi ve bu planlar belki onun için 1/5000 ve 1/1000. Merkezi sisteme dahil olduğu için biz bilemedik bu sürecin nasıl ilerlediğini. Planlar yapıldı, onaylandı ve 28 Temmuz’da da askıya asıldı.

Şimdi burada kısacık bir şey söyleyeyim ve bu etabı tamamlamış olayım; İBB hemen bir toplantı yaptı. Adalılara ve hepimiz katıldık buna çünkü hepimiz merakla bekliyorduk acaba bu onaylanan plan, İBB'nin hazırladığı plan mıydı yoksa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan başka bir plan mıydı? İBB, bize şöyle bir açıklama yaptı; ‘Evet, bu plan bizim planımız ancak -ufak tefek demeyelim çünkü pek ufak tefek değil önemli- bazı konular değiştirilerek onaylanmış plan’ dedi. Neydi o değiştirme? Acaba sonra buna mı girelim? Yani onu da kısaca söyleyeyim; İBB dedi ki, ‘Kıyı kenar çizgisi meselesiyle ilgili bir konu var. Kıyı kenar çizgisini deniz tarafı, planlama alanı sınırı dışına çıkarıldı.’ Yani Adalar gibi bu kadar önemli, deniz içinde yer alan bir bölgenin deniz ile olan ilişkisine bakanlık karışıyor, ilgili Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyesi karışamıyor.



A.A.: Burada araya girebilir miyim? Adalar’ın ÖÇKB ilan edilmesinin de sebebi, Adalar’da yaşanan müsilaj
olayı. Çevre koruma ile ilgili alınan bu karar, yapısal alanları da etkileyecek şekilde alınmıştı. Şimdi de bu plana kadar bu yansımış durumda anlaşılan.

B.A.: O dönem aslında Adalar’ın niye ÖÇKB kapsamına alındığı da anlaşılmamıştı yani bunun gerekçesi o zaman söylenmedi. Marmara Adaları da aslında bu ÖÇKB kapsamına alınmıştı. Yapılı bir çevrenin, zaten korunmakta olan bir çevrenin neden ÖÇKB kapsamına alındığı da açıklanmadı.

A.A.: Bunun üzerine de bir programımız olmuştu bizim aslında. Peki, Gülşen Hanım'a şunu da soralım; o zaman şimdi önümüzde bir plan var İBB tarafından yapılmış ve Adalar Belediyesi ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından da onaylanmış. Adalılara ne getiriyor bu plan ve nedir temel itiraz noktaları, aksayan noktaları?

G.Ö.: Elimden geldiğince hızlıca söylemeye çalışayım çünkü hemen şunu da belirtmek lazım ki konu çok önemli. Yani aynı anda hem 1/5000, hem de 1/1000 planlar var Ve şu ana kadar Adalar’ın hiç uygulama imar planı yoktu, 1000’leri yoktu yani ilk defa oluyor. Dolayısıyla yani bizler de, ben de bir uzman olarak konuyu öncelikle anlamaya çalıştım. Nedir bu planlar, 1/5000 ve 1/1000? Hem planların kendisine baktık, hem açıklama raporlarına, hem de lejantına, hükümlere. Daha hala da devam ediyor, onu söyleyeyim yani itiraz süresi bitti ama bizim uzmanlık açısından incelemelerimiz devam ediyor. Ben de bir bilim insanı olarak mümkün olduğunca bütün çevrelerle birlikte, farklı gruplarla birlikte ortak bir şekilde meseleyi anlamaya çalışıyoruz çünkü bu çok önemli bence. Yani bizim göremediklerimizi, başka bir çevre başka bir şekilde görüyor ve o zaman o konuyu daha ayrıntılı irdeleme gereği doğuyor.

Ben size şunu söyleyeyim; buradaki en temel mesele, bu kıyı meselesinin planlama sınırı dışına atılmış olması. Buna İBB de itiraz ediyor. Bence en temel konu bu. Çünkü Adalar, denizden ayrı düşünülemez, denizden ayrı Adalar düşünemez. Bunda herkes hem fikir, burada itiraz edelim mi etmeyelim mi açısından bir sorun yok. Herkes bu konuda rahatsız. Şimdi gelelim öbür konulara; İBB de bir açıklama yaptı kamuoyuna çünkü planı anlamak çok kolay değil. Yani biz de, ben de bu konuyu epey inceledikten sonra anlayabildim. Şimdi bir kere kritik bir konu var; İBB, ‘Nüfus büyümüyor, tam tersine nüfusu azaltıyoruz’ diyor bu planla. Oysa itiraz edilen konular arasında bu da var. ‘Tamam, öyle diyorsunuz ama biz bunun pek azaldığına kane değiliz’ deniliyor.

Çok ayrıntıya girmeden şöyle söyleyeyim; Adalar dediğiniz, biliyorsunuz, yazlık ve kışlık nüfusları çok farklı olan bir yerleşmedir çünkü sayfiye nitelikli. Zaten Adalar’ın kendisi sayfiye nitelikli İstanbul’a göre. Adalar’da o yüzden kışın az insan yaşar; yazın nüfus üçe katlanır. Bu, çok yaşadığımız bir süreç. Plan da bunu göz önüne alır daima fakat şimdi burada şöyle bir şey yapmış yani benim hemen söyleyebileceğim; diyor ki İBB, ‘Biz burada şöyle bir hesap yaptık. Öncelikle konut olarak kullanılan mevcut bağımsız birim sayısını hesapladık.’ Burada konut olarak kullanılan yapılardan bahsediliyor ve birim dediği de bunun içinde yer alan bağımsız haneler. İBB diyor ki, ‘16 bin 978 tane kayıtlı hane var. Bir kısmı kışın oturuluyor, bir kısmı da yazın oturuluyor. Diyor ki, ‘Ben Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre aile büyüklüğünün nüfusunu iki buçuk düşünüyorum. Çarptığım zaman da mevcut nüfus, 42 bin 445 çıkıyor.’ Yani yazın gelenlerle birlikte en fazla olduğu nüfus bu.

A.A.: Bütün konutlar dolar ise...

G.Ö.: Evet, yani, ‘16 bin 978 birim, yaşamaya müsait olan birim, iki buçuk ile çarpıldığında mevcut nüfus budur’ diyor. Sonra adrese kayıtlı nüfusa bakıyor, o da nedir? İkametgahı burada olan, kışın daimi oturanlara aslında. ‘Bu da 16 bin 033’ diyor yani yaklaşık üçte biri. Plan şuna bakıyor, planla oluşabilecek bir bağımsız birim sayısı hesaplıyor. Şimdi burada ilginç bir durum var, -planın asla yeni konut alanlara açılmadığını defalarca söylediler ve planda da onu görüyoruz- planı doygunlaştırmaya yönelik bir yaklaşım var. Şu an kentsel sit alanı içinde, boş durumda olan parsellere, daha önceden de imar hakkı almış olan parsellere, gelecekte yapı yapıldığında olabilecek şeyi hesaplıyor. Bu da zaten topu topu -ki bunu bize söylemişlerdi- bütün Adalar’da 60 tane parsel varmış. Bağımsız birim, her birimde dört tane olduğunu düşünsek 240 ediyor ve iki buçuk ile çarpsak 600 kişi geliyor. Ama şöyle bir şey yapıyor, altı buçuk metre ile sınırlandırıyor. Bu da doğru bir yaklaşım yani Adalar’a yüksek olmayacak bir kat sınırı getiriyor, ‘En fazla iki kat olsun’ diyor. Mevcut yapıların da iki katlı olacağını düşünerek yine bağımsız bir birim sayısı buluyor ve planlanan nüfusu 31 bin olarak hesaplıyor. Buna matematiksel olarak baktığımızda, bu planı küçülmeyi öngören bir plan yaklaşımı olarak anlamak doğru ve bu da doğru bir yaklaşım ama bu fiiliyatla uymuyor. Çünkü bugün içinde dört katlı, beş katlı, altı katlı olan yapılar var. Plan diyor ki, ‘Tamam, bunların bir kısmı zamanında belki doğru kararlarla oluşmamış ama biz, koruma mantığı olduğu için Ada’nın yükselmemesini istiyoruz ve altı buçuk metreyle sınırlandırıyoruz. Görünen yüzeylerde de eğim olduğunda 7 buçuk ile’ diyor.

Burada itiraz Adalılar tarafından şöyle oluşuyor; biliyorsunuz, bir planda bugünden yarına olmaz, bu uzun erimli bir şeydir. Ama öyle olunca demin de dedim, yazın 42 bin kişi vardı maksimum ve onların hepsini bir anda ortadan kaldıramayacağınıza göre aslında öngörülen, planlanan 31 bin nüfus şu koşullarda gerçekçi görünmüyor. Çünkü plan, buna ilişkin mekanizmaları da sağlamamış yani o dört katlı, altı katlı yapıları yıkıp, iki kata indirdiğinde oradaki mülk sahiplerinin ne olacağı konusunda bir model geliştirmemiş olduğu için bu bir itiraz konusu oluşturuyor. Yani nüfus öngörüldüğü gibi küçülen bir nüfus olamayacağı ilk etapta ortaya çıkıyor.

Şimdi bir de şöyle bir handikap var; Adalar, yaz ve kış ayrımı olan yerler. Hâlbuki planda şöyle bir not oluşturulmuş, kentsel ve sosyal altyapı ihtiyacını da ona göre belirlemiş. Diyor ki, ‘Adalar ilçesinin, yaz - kış yaşamak için tercih edilen bir ilçe olma hedefi öngörüyoruz.’ Bu da Ada’nın anlamına çok aykırı bir şey yani ‘yaz - kış yaşanan bir yer oluşturmak’ demek, İstanbul'da herhangi bir yer için yapılan planlamadan farkı kalmıyor. O zaman Adalar, yaz – kış yaşanacak bir yer olursa herhangi bir yere dönüşme riski taşıyor. Bu da yine bizim öngörmediğimiz bir hedef. Bunu tabii ki plancı arkadaşlarımız, İBB'deki arkadaşlarımız ki onların aslında tartışmaya çok da açık olduklarını düşünüyorum, bu itiraz sürecinin tamamlanmasını herhalde dikkate alarak planda bir takım revizyonlara gidecekler. Onun için de bu tartışmaları ben çok değerli buluyorum.



A.A.: Burada bir şey söyleyebilir miyim? Aslında bu son söylediğiniz, yani ‘Adalar aslında sayfiye kimliğiyle bilinen bir yer’ demeniz doğru. Neredeyse 100 yıldır böyle bir sayfiye mimarisiyle, kültürel kimliğiyle, aynı zamanda eskiden balıkçı köyüymüş ve köy kısmıyla, yaşam kısmıyla kuşkusuz iç içe bunlar ama Adalar’ı özel yapan şeylerden biri hakikaten bu sayfiye kültürünün olması.

B.A.: Biri de araç yoktu ama şimdi o da ortadan kalktı.

A.A.: Yani sayfiye ile belki yaya da çok bağlantılı konular. Şimdi bu sayfiye kimliğinden vazgeçmek meselesi aslında bu katılımcı plan toplantılarında hiç böyle bir şey konuştuğumuzu hatırlamıyorum açıkçası. Yani böyle bir tanım değişikliğine gidilecek meselesini hiç hatırlamıyorum.

G.Ö.: Zaten o konulardan sonra bir kopukluk oldu yani planın açıklama raporuna baktığımız zaman korumaya yönelik çok değerli şeyler var. Fakat bazı konularda alınan şeyler de aslında onunla bir karşıtlık ilişkisi gösteriyor. Şöyle ki; örneğin, Adalar’da iskele noktalarının birleştirilmesi fikri gibi bir şey gördük plan notlarında. Şimdi bu da olmaz. Yani siz Kabataş’taki transfer merkezi gibi her şeyi bir noktaya yükleyemezsiniz ki bu Ada’nın kendi doğasına aykırı. Yani süremiz kısıtlı olduğu için biraz hızlı konuşuyorum.

A.A.: Bir ulaşım meselesi var. Ulaşımın hiç çalışılmamış olması var.

B.A.: Deprem.

G.Ö.: Evet, deprem var. Yani öngörülen o afet merkezinin toplanma noktalarının nerede olacağı konusunda mekansal olarak gösterilmeme meselesi var. Sonra kentsel tasarım rehberi diye bir konu var. Bu da çok yeni bir konu. Baktığımız zaman buna atıfta bulunuyor ve bir çok şeyi de buna bağlıyor aslında. Diyor ki plan notlarında, ‘Bununla ilgili konularda kentsel tasarım rehberine bakınız.’ Ama şimdi dinleyicilerimize şunu söyleyelim; kentsel tasarım rehberi askıya çıkarılmadı. O yüzden biz bilmiyoruz kentsel tasarım rehberinin ne olduğunu ve plan notuyla kentsel tasarım rehberinin birbirine nasıl bağlanacağı konusunda da bir model yok. Yani bazı konular açıkta kaldığı için burada sıkıntı var.

Sonra yine Adalar’a uymayan bir durum var. Şimdi ilkeler doğru, kamusal sürekliliği oluşturmak için Ada’nın mümkün olan görünebilecek yerlerini kamuya açmak. Yani Adalar’ın etrafında bir yaya yolu oluşturma fikri de Adalar için doğru değil. Neden diyeceksiniz? Çünkü kıyı morfolojisine uygun değil. Yani Adalar öyle bir şeydir ki, siz bazen belirli yollardan aşağıya inersiniz ve o böyle bir genişler, oralarda bir takım terasmanlar yapılır, oradan tekrar geri döner, sürprizli bir şekilde Ada’yı yaşarsınız. Adalar’ın etrafına full dönem bir yaya yolu önerdiğiniz zaman, bu da Ada’nın kıyı ekolojisine ve morfolojisine aykırı bir durum oluşturuyor. Dediğim gibi çalışmaya devam ediyoruz, içine baktıkça birtakım konular çıkıyor.

A.A.: Peki, Adalar imara açılıyor mu? Böyle bir itiraz var.

G.Ö.: Demin söylediğim gibi, boş parsellerde daha önceden imar hakkı alındıysa, sizin diyelim ki kentsel sit alanında boş bir parseliniz var. Orası ya hiç yapılmamıştır ya da eskiden orada bir yapı vardır, o yapının kalıntıları vardır ve siz oraya yeniden yapı yapmak istersiniz. Yani bu anlamda imar hareketleri olacak tabii ama bu dediğim gibi hesaplanınca en fazla 600 kişi getiriyor. Ama iki katlı olursa bu yapılar ki öyle öngörülüyor, yüksekliği sınırlandırıyor, bu da doğru bir karar ama burada bir topoğrafya meselesi var. Bu, genel hükümlerde, her yerde yedi buçuk metre deniyor. Yani görünenden, eğimden kat kazanmamak meselesini oluşturabilmek için yedi buçuk metre ile sınırlandırıyor ama o zaman da kuyular açmış oluyorsunuz. Yani yedi buçuk metreyi görmek için orayı toprakla doldurmanız gerekiyor. Bu tür konularda çok hassasiyetle bir planlama hükmü nasıl bir kentsel yapı oluşturur, nasıl bir yapı ile karşı karşıya kalırız sorularını çok iyi düşünüp tartıştıktan sonra oluşturmak lazım. Burada da bizim endişelerimiz olmuştu.

A.A.: Takip etmeye devam etmemiz gerekiyor sizin de söylediğiniz gibi Adalılar olarak değil mi? Evet bir sürü itiraz yaptık ama takip etmeye devam etmemiz gerekiyor. Tescillenmesi için kurula verilmiş bir sürü dosya var 350’ye yakın.

G.Ö.: Orada da haklı olarak şöyle bir açıklama da yapıyorlar, bazen hakikaten bilgi kirliliği de oluyor. Yani orada çok temkinli konuşmak lazım Adalılar olarak ve inceleyen kişiler olarak. O 350 dosya tamamlanmamış henüz ve tamamlanmadan plan onaylanmış. Ama bu demek değildir ki onlar artık hiç hesaba katılmayacak. ‘Hayır, katılacak’ diyorlar ama bu süreçlerin tabii kendi içinde de çok iyi modellerle oluşturulması lazım.

Son olarak şunu söyleyeyim; Adaya bakmak, yaklaşmak farklı bir yaklaşım biçimini gerekli kılıyor. Bugünkü mevzuat içinden bir plan hazırlıyorsunuz ama ruhunu başka bir şekilde oluşturabilirsiniz. O ruhu kaybetmemek lazım.

A.A.: Bu konu, Adalar daha su kaldırır yani öyle gözüküyor ve de burada denenmiş olan katılım sürecinin de tam belki de başarılmadığını görüyor gibiyiz.

B.A.: Devam etmesi gerekiyor.

A.A.: Yetki alanlarından dolayı da oluyor galiba bu. Çok teşekkür ederiz katıldığınız için. Gerçekten de devam edeceğiz bu konuya.

B.A.: Teşekkürler Gülşen Hocam, sağ olun.

A.A.: Sağ olun.

G.Ö.: İyi akşamlar.